Kendimce bir çıkış yolu arıyorum.. Uzaklaşıp gitmek tek duam değil. Yine de biraz gitsem diyorum.. Her sabah gözlerimi kuşlarla bir açsam. Kuşların uçarken çıkardığı o mutluluk seslerini saklasam. Toprağa yakın yerlerde kök salsa huzurum. Geceleri uyumadan önce balkona çıkıp yoldan geçen arabalar yerine denizi seyretsem.. Seslenişine kalbimin tereddütsüz yönelişi Yusuf, bölüyor düşüncelerimi. Bir konuşmasına kuşların toplaştığı sesiyle “Gideceğim diyorsun ama kiminle gideceğini söylemedin.” diyor. Az önceki dalgınlığımın sebebini biliyor. Düşündüklerimi biliyor. Canım sıkıldığında nereye gittiğimi, hangi pencere kenarında dua ettiğimi biliyor. Sol gözümün altında küçük, çok küçük bir ben vardır, Yusuf onu da biliyor. Yusuf’tan gitmek diye bir şey yoktur benim için, Yusuf’a gitmenin olmadığı gibi.
Ona, içimde benimle birlikte gelecek olanlar var diyorum. Bunun dışında tek başımayım. Kalbimde Allah’ın olduğunu biliyor. En çok Allah’ı sevmemi istiyor ama onu da sevmem gerektiğini söylüyor. Beni iyi dinle âzem diyorum.. ”Hani omzuna küçük bir kuş konar.. Hareket etsen uçup gidecek, hareket etmesen beklemek zor gelir çoğu insana.. Aşk, o kuş omzundayken kımıldamamaktır uçup gitmesin diye. Başka bir yöne çevirmeden başını gerekirse yıllarca beklemektir.. Alıştıktan sonra da yüreğine yuvalanması için sabretmektir. O kuş ‘iman’dır ve aşk yalnızca Allah’a olandır..” Gözlerinde zühre yıldızı beliriyor. Sanki kalbinde ceylanlar kıpırdıyor. Kirpikleri az sonra gökyüzüne uzanıyor küçücük elleriyle birlikte. Duasını duyuyorum; Allah’ım bizim kalplerimize kuşlar hep yuva yapsın.